Hayat, hepimizin hem başrol hem de figüran olduğu uzun bir film. Kimi zaman sahnenin ortasında, kimi zaman kenarında… Ama her zaman, birilerinin hikâyesinde iz bırakıyoruz.
Hayat, ince bir ip gibi elimizden kayıp giderken, biz hem seyirci hem de oyuncu oluruz. Kimi zaman sahnenin ortasında ışıklar üzerimize düşer, kimi zamansa sessizce arka planda dururuz. Ama fark etmesek de hep bir yerlerdeyiz. Ve evet, biz de birileriyiz.
Kimi zaman bir annenin duasındaki isim, kimi zaman bir çocuğun hafızasında yer eden sıcak bir gülüş, kimi zaman da bir dostun zor gününde hatırladığı tek güvenli liman… Farkına bile varmadan hayatlara dokunuyoruz. O dokunuş, belki bizim için sıradan, ama bir başkasının umudunu taşıyan en değerli an olabiliyor.
Hayat dediğin, sadece büyük kırılma anlarından ibaret değil. Asıl büyü, küçük ve sessiz anlarda gizli. Sabah komşuya verdiğin bir “günaydın”, markette sıranı verdiğin yaşlı adam, otobüste göz göze gelip gülümsediğin yabancı… Belki de o gün, o kişi için dünyanın en iyi anı oldun. Ve sen fark etmedin bile.
Biz, görünmez bağlarla birbirimize bağlıyız. Birimizin nefesi, diğerine umut taşıyor. Birimizin gülüşü, başkasına cesaret veriyor. Hepimiz, aynı nehirde yüzen farklı damlalarız. Akıntı bizi nereye götürürse götürsün, suyun bir yerinde mutlaka karşılaşıyoruz.
O yüzden… Nerede olursak olalım, hangi rolde, hangi sahnede… Varlığımız değerli. Çünkü bir gün, hiç ummadığımız bir anda, birilerinin en zor zamanında hatırlanan “iyi” olabiliriz. Ve belki de, o andan sonra hayatın akışı bambaşka olur.
Hayat kısa, yol uzun. Ama biz buradayız. Hep bir yerlerdeyiz. Ve biz, birileriyiz.